“dostum dostum güzel dostum
bu ne beter çizgidir bu
bu ne çıldırtan denge
yaprak döker biryanımız
bir yanımız bahar bahçe”
17 yaşımda başladığım ODTÜ maceram, bence dünyanın en güzel yerleşkesinde olan kısmı çoktan bitmiş olsa da, hala sürmektedir…
ODTÜ’deki anılarım arasında en önemli bölümlerden birini, 17 yaşında kurucularından olduğum Edebiyat Kulubü tutar. ODTÜ’nün sağladığı olanaklar içinde, bir avuç edebiyatın birleştirdiği genç ODTÜ’lü ne güzel şeyler yaptık. Yaparken de yaşadık; öğrendik, ürettik ve eğlendik.
Türk Cumhuriyet şiirinin çok önemli, çok da çile çekmiş bir şairi vardır; Hasan Hüseyin Korkmazgil. Beyaz gür saçları bulutlara denk, vatansever şair Hasan Hüseyin.
Hasan Hüseyin’i, aynı zamanda şair olan ışık insanı Doç. Dr. Bedrettin Cömert ‘in 11 Temmuz 1978 günü sabah sekiz otuzda, en verimli çağında demokrasi düşmanı katiller tarafından otomobili içinde kurşunlanarak katledilmesi nedeni ile tanımıştım. Üçlü amfinin önündeydim. Prof. Dr. Erol Sayın ile birlikte Edebiyat Kulubü olarak bir anma, protesto toplantısı düzenlemeye karar vermiştik. Bir beyaz güvercinimiz daha vurulmuştu. Sevgiye, insanlığa, özgürlüğe kanat çırpmaktan başka suçu olmayan bir beyaz güvercinimiz… Hasan Hüseyin, Prof. Dr. Ioanna Kuçuradi ve Dr. Adnan Onart’ın, Bedrettin Cömert’in dostları olduğunu öğrendik. Ioanna Kuçuradi ve Adnan Onart hemen kabul ettiler. Telefonla aradığım Hasan Hüseyin ise katılamayacağını söyledi. Hemen Attila İlhan ustama koştum, yardım istedim. Attila İlhan kırmadı beni, yanımda Hasan Hüseyin’i telefonla aradı. Hasan Hüseyin önce “bitkin olduğunu, konuşmaya dermanı olmadığını” söyleyerek gelmek istemedi. Attila İlhan ısrar etti; “çocukları yalnız bırakmayalım” şeklinde bir konuşma yaptı ve Hasan Hüseyin’i ikna etti.
Çankaya Basın Sitesi’nden, ODTÜ’nün verdiği mavi bir steyşın araba ile almaya gittik. Bizi caddede karşıladı. Arabanın üzerinde ODTÜ arması vardı ama O’nun daha önceden bildiği ODTÜ arabalarına benzemiyordu. Kuşkulanmıştı, katiller aydınları kaçırıp katlediyorlardı. Utanarak benden kimlik sordu. ODTÜ şebekemi gördükten sonra rahatladı; eşi ve kızı ile birlikte arabaya bindi. Kızı da ODTÜ’de okuyordu. Bu yazıyı okuyorsa anımsayacaktır. Ekleyecekleri varsa memnuniyetle yayınlarız.
ODTÜ’ye vardığımızda Ioanna Kuçuradi ve Adnan Onart sözlerini bitirmek üzereydi. Tüm yaşamı acı demek olan; acıyı bal eyleyen, acılara tutunarak gelen güne Hasan Hüseyin konuşmaya başladığında, salon titremeye başlamıştı. Canı, dostu, kardeşi, ışık insanı Bedrettin’in katledilmesinden duyduğu acının, O’nu bir yanardağ gibi nasıl içten içe parçaladığını görüyorduk. Mikrofonu aldığında titriyordu, acıdan, öfkeden, çaresizlikten; yerinde duramıyordu. Fırlayıp koşup çıkıp gidecek sanıyordum, korkuyordum. “Bedrettin burada, şimdi bizi işte şu köşeden dinliyor” diyordu. Farkında olmadan gösterdiği yere baktım, tüm salon baktı ve Bedrettin orada idi. Tüm salon inanmıştı Bedrettin’in orada olduğuna. Hasan Hüseyin inandırmıştı.
O gün son olarak Bedrettin Cömert üzerine yazdığı bir şiiri okudu, Hasan Hüseyin ağlıyordu, hepimiz ağlıyorduk, hepimiz kanıyorduk. Mimarlık amfisi kanıyordu…
Daha sonra dost olduk ışık insanı Hasan Hüseyin ustamla. Birkaç kez evine davet etti bizi; Musa Saygı, Prof. Dr. Ahmet İçduygu ve İlkiz Kucur Taşdelen birkaç kez gittik. Selda, “Koçero Vatan Şiiri” ni bestelemişti. Kitap dolu çalışma odasında, eskimiş bir teype taktı telaşla kaseti. Elleri titriyordu.
Bu bulut saçlı dev adamın, çocuk coşkusuna, heyecanına bir daha tanık olduk. Bir oturup, bir kalkıyordu; gözlüğünü bir takıp, bir çıkarıyordu. Yüzü ter içindeydi; gözleri ise anlatılamaz bir mutluluğu, bir sevinci yayıyordu. Biz de ne mutlu olmuştuk. Bizlerin içinde dinamit patlamıştı, Hasan Hüseyin’in içinde atom bombası. Koçero Vatan Şiiri’nden bir ufak kesitle anımsayalım;
“ ...
bulacak bir gun elbet
yatagini bu nehir
durulup dinginlesecek
birgun elbet bu nehir
ve cocuklar oynasacak mutlu cocuklar
anacan sularinda bu mutlu nehrin!
kocero bir dag cekirgesinin gecede irkilmesidir
bir belirsiz karanliktan
bir belirsiz karanliga
irkilip ucmasidir
bir dag cekirgesinin
... “
Sonra farklı ortamlarda gene birlikte olduk. ODTÜ’ye şiir konuşmaya ve şiir okumaya geldi birkaç kez daha. Spor salonunda da şiir okumuştu yüzlerce ODTÜ’lü delikanlıya. Yaşamında barajlarını aşan su gibi hep içten, samimi, çoşkun bir Şairdi. Şiirlerine de yansıdı elbet. Kırılgandı. Son zamanlarında kırılmıştı. Sürekli izlendiğini düşünüyordu. Edebiyat çevreleri de O’nu biraz dışlamıştı, yada O kendi içine çekilmişti. Ekonomik olarak da zor durumdaydı.
Hasan Hüseyin’in hastalandığını duyunca çok şaşırmıştım. Hastaneye kaldırılmıştı. Hep o gür, beyaz saçlı; coşkun ve dimdik hali geliyordu gözüme. Çektiklerini, çocukluğundan beri verdiği mücadele; ne denli zulüm edilirse edilsin, inandıkları uğruna verdiği savaşımdan asla ödün vermediği geldi aklıma. Uğradığı ihanetler geldi. Edebiyat tekellerine ve beylerine de hiç yüz vermedi. Onlara rağmen yaşamak için para kazanmaya çalıştı ve zorlandı. Tütünden sararmış bıyıkları geldi aklıma. “Ağlasun Ay Şafağı” dedim kendi kendime…
Hasan Hüseyin, ne denli bağırıp çağırsa, küfürler yağdırsa da bu hoyrat toplumun adamı değidi. İçinden kaynayan sevgi ırmakları, pırıl pırıl aktı hep ve bize o doyumsuz şiirleri getirdi. Toplumcu Türk Şiiri’nin en öndeki şairlerindedir Hasan Hüseyin.
Bu yazıda andığım, büyük ozanlarımız, ustalarım; daha güzel bir dünya, daha özgür bir Türkiye için yaşamları ile yürümüş şairlerimiz Hasan Hüseyin, Attilâ İlhan, Bedrettin Cömert, çıktığınız sonsuz yolculukta, vardığınız yer uçmak olsun.
Ellerinizden öperim.
Hürol Tasdelen
AŞK ŞİİRİ
bedrettin cömert'e
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü aşk
şiirden önce gelir sende
oysa şiir önünde gitmelidir
her şeyin
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü aşk
kavganın içindedir
çünkü sen
içindesin kavganın
elmayı kokusundan
güvercini biçiminden soyutlamaktır
yaşamak denilen kavgayı
aşksız düşünmek
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü sen
gagasından tutup kuşu
öt kuşum
öt kuşum
demiyorsun
çünkü sen
yedirip çiçekleri ineğe
koklayıp gerisini ineğin
kok çiçeğim
kok çiçeğim
demiyorsun
öpüşmek başka şeydir
yiğidim
öpüşmeyi düşünmek başka
sevişmek başka şeydir
güzelim
sevişmeyi düşünmek başka
sende yaprak
- iki gözüm-
sende dal
sende yıldız
- yürek sızım-
sende su
sende bu dört boyutlu kaçma tutkusu
atlı karıncadan geceleyin
bakmaktır lunaparka
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü sen
ilk yaz yağmurlarında çırılçıplak
dolaşır gibi sıcak morlarda
içer gibi morları
düşer gibi morlara
yaşarsın aşkı iliklerinde
çünkü sen
iki düşman ucun bileşkesisin
acısısın kavuşmanın
ayrılmanın sevincisin
sen aşk şiiri yazamazsın
hasan hüseyin
çünkü aşkın kendisidir
senin şiirin
oysa şiir
oysa aşk
oysa sen
sen
sen aşk şiiri yazamazsın
Hasan Hüseyin Korkmazgil
TEK MÜMKÜN
alır yüreğimi giderim masallara
ben giderim masallara sıcak yürür içime
ince bir duman gibi süzülür gençliğim
ıslanır başım göbeğinde mavilerin
nasıl derseniz öyle olsun
kalmasın ellerim sizlerden uzak
birleşsin umudum en güzel eylemlerinize
erisin et
yitsin boşluk
bir biz kalalım çirkinliklere inat
anladım ilkin öğrenmek gerek güzelliği
kömürcene kazmak gerek en son kıvılcımına dek soluğun
sonra yine öğrenmek yarattıkça daha çok öğrenmek
büyütmek elleri
kovuluncaya dek yabancılığımız
bir biz kalıncaya dek eğretiliklere inat
alır yüreğimi giderim masallara
ben giderim masallara sıcak yürür içime
masal masalı yer büyür koca gerçek
akar mavilerim bütün karalara inat
Bedrettin Cömert