
Bu yazımda ODTÜ Edebiyat Kulübü adına Enver Gökçe ile yaptığımız görüşmeyi ve gene 1980'lerde Aziz Nesin Ustanın, Enver Gökçe üzerine yazdığı bir yazısını ve usta ozanımız Enver Gökçe'den bir kaç şiir paylaşacağım
Bakım Yurdunda Ziyaret Etmiştik
Toplumcu şiirin peşindeydik. Aklımızda, gönlümüzde Enver Gökçe ‘de vardı elbet. Çok rahatsızdı. Aziz Nesin O’nu Bulgaristan’da tedavi ettirmişti. Sonuç olumsuzdu. Seyranbağları Düşkünler Yurdunda kalıyordu. Melih Ercan ile ziyarete gittik. Odasına girdiğimizde, yüzümüzde yalnızca acı vardı. Yatağında yatıyordu, bacaklarında yaralar açılmıştı, gözlüğünü ters takmıştı ve çoraplarının tekleri farklı idi. Kurucusunun “sanatçı alnında ışığı ilk hisseden insandır” dediği, kadim kültüründe ozanların en güzide yer aldığı ve her gencinin şair olduğu bir ülkede, büyük bir ozanımızın son günlerini böyle görmek, 18 yaşındaki delikanlı yüreğimizi kanatmıştı.
Enver Gökçe ile sohbet etmeye çalıştık. Toparlayamıyordu. Sözcükler çok anlamlı değildi. Onca acı, zulüm, yoksunluk bir koca şairi daha tüketmişti... Bize el yazısı ile yazdığı bir şiirini verdi. Kırışık bir kağıda yazılmıştı. Prof. Dr. Nuri Saryal’ın desteği ile tek sayı çıkarabildiğimiz, ODTÜ Edebiyat Kulübü Dergisi “Yasak”ın ikinci sayı dosyasını onay için Rektörlüğe vermiştik. Bir daha o dosya dönmedi ve Yasak çıkarılamadı; Enver Gökçe’nin bu şiiri o dosyanın içindeydi. Orjinal olarak. Çocuktuk. Düşünememiştik. Kopya almamıştık. Çok büyük acı, utanç duydum uzun süre.
Ta ki bu şiiri bir dergide yayınlanmış görene kadar. Ataol Behramoğlu ‘na da vermişti bir kopyasını. O andaki mutluluğumu tarif edemem...
O şiir:
“Ben gider oldum kardaşlar.Ve de kız kardaşlar,Ben gider oldum, Gayri Haram banaBu toprak damlar Bu ağaçlar, Bu taşlar bana.Apat dediğin Şişirilmiş oto lastiği Ve bir kaç Tahtadan ibaret Bir saldır.Suda yüzer. Oğul, uşak, bir de karım Kurt bana H.... çeker Kuş bana Yılan banaH.... çeker Çiyan banaLan kardaş Bu nasıl yara Kanar heryerimden. Döğülmüşüm Süğülmüşüm Koğulmuş.S... çekilmişim yaniKendi öz yurdumda.Bir meri keklik gibi Çeker giderim. Odadan çıktığımızda Melih Ercan sırtını bana dönüp, pencereden dışarı bakarak ağlıyordu. Ben ruhunu yitirmiş bir insan halinde ağlayamıyordum bile... Bu ziyaretimizden bir süre sonra Toplumcu Şiirimizin çınarı Enver Gökçe çekip gitti...
Enver Gökçe anılarımızı tazelerken, Muzaffer İlhan Erdost’a kulak kabartalım;
“Enver Gökçe'nin şiiri, güz ekini gibidir. Kırsal alandan gelenler bilirler, sonyazda yani güzün ekilen buğday, ilkyazla birlikte, eriyen karın altından filizlenir. Soğuğa, kırağıya dayanıklıdır. Kurağa dayanıklıdır. Nice boralar, fırtınalar, ya da Anadolu'nun kavurucu sıcağı ortasında, eğilip dökülmez boy verir, başak verir. Böyle dayanıklıdır, Enver Gökçe'nin şiiri. Enver Gökçe'nin şiiri harman olur, tığ olur. Savrulur. Tohumdan ürüne, buğdaydan ekmeğe var olur gider. Enver Gökçe'nin şiiri, bir yandan bizim bilincimizi ve direncimizi pekiştirirken, bir yandan da devrimci şiirimizde özgün bir tohum olarak yineler kendini.
Bilinir Enver Gökçe'nin cezaevlerinden aldığı, cezaevlerinin ağır koşullarının bedenine sızdırdığı sayrılıklar, Onun gövdesini saran sayrılıklar, kuşkusuz bedeninin özünü, beynini de kuşatır. Bu nedenledir ki, destansı uzun şiirler, uzun dizeler, gövdesinde yürüyen hastalıklarla birlikte, boyundan ve eninden daralır. Yani giderek kısalır dizeler, tek sözcüklere dönüşür. Ama süt filizi ekinin taneleşmesi gibi, daha yoğunlaşır, daha sertleşir. Çünkü, dünkü cezaevi gerçeğinden bugünkü cezaevi gerçeğine uzanır gibi, açlık direnişlerinin bağrında tohumlanır gibi, devrimci düşünce, devrimci inanç, onun bedeniyle bütünleşir, tüm varlığı bilince dönüşür, şiiri de, bilincin ışığa dönüştüğü şiir olur. Bu ışıktır, yeniden cezaevlerinde doğan, onunla büyüyen.
Hepsine kucak dolusu sevgi. Gönül dolusu selam.”
Vatan Şairi Enver Gökçe, yattığın yerler ışıklarla dolsun, ellerinden öperim.
Hürol Tasdelen
Aziz Nesin; "Yol Keçisi Diye Kullanılan İpekli Seccade: Enver Gökçe"




Benim için ne büyük bir onurdu; Aziz Nesin Ustanın, Enver Gökçe Usta üzerine yazdığı yazının arasında, aynı sayfada bir şiirim yayımlanmıştı.
Aynı sayıda İlkiz Kucur 'un da şiiri yayımlandı. Rastlantının güzelliğine bakın:

Enver Gökçe Ustadan şiirler
DOST
Ben berceste mısraı buldum
Hey ömrümce söylerim
Gözden, gezden, arpacıktan olsun
Hey ömrümce söylerim!
Bizsiz Ilgaz'ın çam ormanları güzel değildir.
Hayda günlerim hayda
Sırtını düşmana verdikçe
Murat dagları güzel değildir,
Dost dost ille kavga!
Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,
Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;
Biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;
Biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,
Ayın onbeşi;
Biz olmasak Taşova'nın tütünü, Kütahya'nın çinisi,
Yani bizsiz
Anne dizi, kardeş dizi, yar dizi
Güzel değildir.
Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan!
Adana'nın pamuğu dokumada;
Diyarbakır, Afyon, Kütahya fabrikada
Ümit işkencede mahzun
Tenim, ayaklarım uryan
Ekmek işkencede mahzun
Ve Divrik'in demiri arabada
İşçi-köylü ve işçi birarada
Söyle türküler yadigarı kardeş
Söyle ağrılar yadigarı kardeş
Neden alınterleri
Nimetler, haklar haram oldu sana
Gel gunlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan
Sana selam olsun
Hürriyetlerin meçhul olduğu dünya
Canım Türkiye,
Memleketimiz!
Calısşn halklarıyla ümmi
Calışan halklarıyla garip,
Irgadı, esnafı, madencisi, iptidai aletleri
Kadınları, erkekleri, hapishaneleri;
Başı boş suları, dumanlı vadileri, yoz topraklarıyla,
İşşizleri, realist şairleri, mücahitleri,
Sokak şarkısı, keten helvası,
Akşam Haberleri satanlarıyla memleketim
Sana selam olsun
Sürgünler, mahkumlar, hastalar
Alacağın olsun
Seni İstanbul seni
Seni Bursa, Çankırı, Malatya,
Sizlere selam olsun üniversiteler!
Öğretmenleri alınmış kürsüler,
Öğretmenler
Sizlere selam olsun
Hürriyeti yazan eller, dizen eller
Sizlere selam olsun makineler
Entertipler, rotatifler, bobinler
Bu gülünç, aşağılık,
Namussuz şeyler dışında,
Sana selam olsun
Zincirin zulmün kar etmediği,
Kırbacın kar etmediği
Büyük tahammül!
Gel günlerim gel de dol!
Gel Aydınlım, İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan
Enver GÖKÇE
KARDEŞLİK ACILARI
Yıllar var ki sizleri düşünüyorum :
Yanan şehirlerim,
Düşmana ekmek veren tarlalarım
Teknelerim, ocaklarım, öğretmenlerim!
Ve sizleri :
Caddeler, tarlalar, fakülteler,
Nehir boyları, şehirler, ordular
Aşklarım, hünerlerim, sefaletlerim!
Ellerime ateş düştü
Yüreğime, gövdeme, kollarıma.
Biliyorum ey demokrasi!
Bütün şairlerin ölür
Barikatların susar
Ve yanar da limanların, iskelelerin
Zafer gülleri sensiz açmaz
Böyle bir macerada.
Kardeş, kardeş!
Alkış tutan ellerini kesmedim,
Tanklarımla tarhlarını ezmedim.
Ben kendi halimle müthiş kişi
Ben sevici sert ve delişmen...
Ve hürlük kardeşlik çırasını
Kendi hissemce götüren insan.
Biliyorum bu dünyada
Gökyüzü ve denizyüzü
Cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
Biliyorum bu dünyada
Yalnız ve "yalnız insanlar
Yani kardeşler vardır."
Beni şehir şehir beni,
Beni köy kent beni
Beni usul, beni yolca götür
Kardeşlik treni!
Ağır yaralılar taşıyorum
İncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim
Işıltılı gündüzlere gitmeliyim
Acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
Bayram şenliklerine,
Demokrasi şenliklerine gitmeliyim
Uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
Yeter değil bana
Zaferlerin,
Yıllardır gece hücumlarına
Sokak savaşlarına katlandığım.
Enver GÖKÇE
