Hasan Hüseyin
Bulut saçlı büyük ozan. Bir gün evindeyiz, İlkiz Kucur, Ahmet İçduygu ve ben. Selda, Koçero şiirini bestelemiş. Onu bize dinletecek, davet etti. Küçük bir oda, her tarafı kitap, duvarlar, masalar, yerler. Bir bulut saçlı adam. Küçük bir kaset çalar. Bulut saçlı adam Hasan Hüseyin ter içinde; heyecan ile kaseti ters takar. Biz ise, taze filizler gibi coşkulu dinledik o gün o şarkıyı, şiiri. Unutulacak anı mı?
İlk kez Hasan Hüseyin ile, kahrolası bir nedenle tanışmıştık. Faşistler Bedrettin Cömert’i, o şiir yüzlü şairi katletmişlerdi. Biz de bir protesto ve anma toplantısı yapmak istedik. Malum Hasan Hüseyin can dostu Bedrettin Cömert’in. Kabul etmedi önce. Perişan. Attila İlhan’ın, “git Hasan, çocukları yalnız bırakmayalım” sözü üzerine geldi. Usta, Ustayı kırar mı? ODTÜ’nün verdiği bir araçla gittim almaya. Aydınlar tehdit altında, öldürme mi ararsın, kaçırma mı? Tedirgindi. Bana ODTÜ kimliğimi sordu, ondan sonra bindi arabaya. O gün yaşadıklarımızı da yazmıştım bir yazımda. O gün gök yırtıldı, gök parçalandı; Hasan Hüseyin’in sözcükleri ile göğsümüzü dağladı ODTÜ Mimarlık amfisinde…
Sonra bir kaç defa daha geldi ODTÜ’ye. Yalnızca Mimarlık Amfisinde konuşmadı. Binlerce ODTÜ’lüye, spor salonunda şiirler okudu, ırmaklar gibi aktı delikanlı coşkularımıza…
Hep takip edildiğini düşünürdü. Telefonu çalsa, “beni dinliyorlar” derdi, yolda karşılaşsak ardına bakardı, takip eden kim diye. Onca işkence, onca acıyı reva görmüşüz ona. O ise “Acıyı bal eylemiş”…
Kızılay’da yerel bir gazetede çalışırdı. Gider yanına sohbet ederdik. Ne kadar heybetliydi, ne kadar çocuk…
ODTÜ Edebiyat Kulübü’ne danışman yapmak istedik, bürokrasi olanak vermedi. 12 Eylül döneminde kısa bir süre Almanya’ya gitti.
Sonra hastaneye kaldırıldı Ankara’da ve bir zaman sonra da Hasan Hüseyin Korkmazgil’de uçmağ oldu, ışıklara karıştı.
