Hilmi Yavuz
Belleğimde olumsuz duygularla anımsadığım tek konumuğuzdu...
Söyleşi bittikten sonra; “Sizin Eymir Gölünüz meşhur, hadi oraya gidelim” dedi.
Eymir uzak, araba lazım, biz de değil o zaman ODTÜ’de araba yok. Rektörlükten istedik. O dönemin Rektörü Prof. Dr. Nuri Saryal hep destek olmuştu bize, sağ olsun.
Üniversitenin arabası ile gittik, dolaştık Eymir’de. Sonra döndük şehre, daha biraz vardı gitmesine, İstanbul’a dönecek. Yemek yiyip, içmek istediğini söyledi, “… hadi bir restorana gidelim.” dedi. Ankara’da bir balıkçı restoranına gittik. Yemekler söylendi, biz pek içmedik, Hilmi Yavuz rakısını da içti. Geldi hesap ödeme zamanı. Hilmi Yavuz oralı değil. Bir birimize bakıyoruz, hiçbirimizde öyle para yok, kısıtlı harçlıklar. Hepimiz dar gelirli çocuğu. Masanın altından harçlıklarımızı birleştirdik de ödedik hesabı. Anlamaması olası değil durumumuzu.
Hilmi Yavuz, ODTÜ’ye konuşmaya gelip, öğrencilere kendine, öğrenci harçlıkları ile yemek ısmarlatan tek şair, yazardı. O günü hiç unutamadım. Bu anıyı düşününce, sonraki yıllardaki dönmesinin nedenini kolay anlıyor insan.
Sonra Attila İlhan geliyor aklıma, mühendis olduktan sonra bile Usta ile buluştuğumuzda bir çay bile ısmarlayamadım; “Çocuğum bizim kültürümüzde büyük öder hesabı.”
